ARAL' A GEZ EMRİ





Küçücük yüreği gezme lafını küçücük hissetse bile kapının önünde, ellerinde ayakkabıları beklemede. “ Noldu yine oğlum “ “ Anne gezmeye … “ “ 10 dakka sonra çıksak kıyafetlerimi değiştirmeliyim “ “Olmazzzzz“ Kavga gürültü dışarıdayız istediği dakkada. Ötesi yok, Aral öyle istedi. Artık üzerimde ne varsa sokaklardayız.

Dışarıda ise gitmemiz gereken belli yerlerimizin dışında hiç gitmediği yerlere gidilmeli. Yani ya bildiği yerler ya hiç bilmediği yerler. Çık işin içinden çıkabilirsen. Bildiği yerlerde yapılması gerekenlerin sırası hiç değişmez, aynı sıra ile, aynı şekilde, aynı cümlelerle… Bilmediği yerlere gitme şansımız olursa keşif başlar. İzleme, küçük müdahelelerle arada bir ayak direme… Ama merak duygusu önde. Bir anda hoşuna gitmedi mi ordan hemen kaçılacak yoksa Aral dünyayı dar etmekle tehdit eder. Yapar da tehditin ötesinde. Herkese tekme, yanımızdan geçenlerin saçlarına asılma ne ararsanız var yani… Millette garip tepkiler olur tabii. “ Allah sabır versin” , “Deli mi bu çocuk“, “Al şunu evine götür“ Ama gez emri var bir kere gezeceğiz illaki. Mekan değişikliği en iyisidir ama davranış kontrolünü tam yitirdiyse o zaman yandık işte. Eve girmez dışarıda herkese elinden ne geliyorsa artık.

Bu arada Aral dahil kimsenin umurunda değildir gün boyu yaşananlar. Yorgun olmak ciddi lükstür. Depresyon mu? Yok canım o da ne vakit bulsak belki tüm insanlar gibi yaşayacağız ne olduğunu ama vakit olsa tabii. Her daim ayakta, canlı, uykuyu almış dip diri olmak zorundayız.

Tüm yaşananlar bir tarafa yaşamı yeniden öğreniyor insan böyle bir çocukla. Yaşamın içinde bir çok şeyin ne kadar anlamsız yere insanları üzdüğünü daha net görebiliyorsunuz. Farklılıkları olan insanlara daha bir özenli bakmayı da öğreniyorsunuz. “Neler yaşamış ama hala üretiyor” diye düşünüp görünen sorunları yokken üretim yapamayanlara kızmaya başlıyorsunuz içten içten. Yaşamı küçücük görenlere, ayakları tutan, elleri çalışan, ama yaşama tutunamayanlara acıyarak bakıyorsunuz. Engelleri olanların ve yakınlarının yaşama tutunma mücadelelerini içten görüp onlara büyük hayranlık besliyorsunuz. Kendiniz de onlar gibi üretken olmaya başlıyorsunuz.

Geziyorsunuz bıkmadan, üşenmeden… Yaşama daha iyi katılabilmek için… Yaşamı yaşamın içinde oğlunuza öğretebilmek için. Onun yaşamdan korkmamasını sağlamak için. Ama bazen aylarca iğneyle kuyu kazıyosunuz, bazen yıllarca. Ama yılmak kelimesi bile size ağır geliyor. “Gez“ sonuna kadar. Son neyse artık. Arada bir evime uğrayabilir miyim kücük oğlum ? “Olmazzzz“ Tamam gezmeye devam. Ama daha dün yaptık dediklerini.
“Gezmeyeeee“ Anladım devam….Nereye gidelim? “Eve değil“ “Onu biliyorum da nereye“ “Gezzzz” Gezelim bakalım… Geze geze yeni yüzyılın Evliya Çelebisi olduk zaten. Düşe kalka yollara düştük çare arıyoruz anlayacağınız. Biraz da yollardakiler çare aradığımızı anlayabilse yaşam daha yaşanılır olacak hepimiz için. Yorumlarını akıllıca, içten ve insancıl yapsalar ya. Çok şey istiyorum galiba. Yine de yılmak yok. Allah ömür verdikçe gezeriz oğlum merak etme sakın.